30 Temmuz 2007 Pazartesi

BEATLES

'' HAYAT SEN BAŞKA PLANLAR YAPARKEN;BAŞINA GELENLERDİR ''


SELAM

dün gece izleyeniniz varmıdır bilmem ama yaklaşık saat 02:00 sularında ntv de bir dönemin fenomeni diyebileceğimiz john lennon ve onun ( kimilerine göre cadı ) son eşi yoko ono nun belgeseli vardı.ben kendi adıma söylemeliyimki çok etkilendim.belkide benim gibi deli olmalarından kaynaklanıyordur :-)) size hakkımdakiler bölümündede yazdığım gibi biliyorsunuzki toplum ile aynı düşünmeyen çoğunluğa uymayan insanlara yıllardır deli damgası vurulur çünkü delilerin !! söyleyip düşündükleri pek çok insanın hoşuna gitmez.işte bunların belkide en ön sıralarında geliyor bu ikili çoğu insan onları hayalperest olmakla şuçlasa bile benim için hakikaten barışın çığlığıdır onlar !! ülkemizdede olduğu gibi 1968 yılının dünyadaki akımını etkileyenlerin bir parçası john lennon ve onun siyasi görüşleri amerika ve onun kanlı dişlerine hayır demenin melodilere dökülmüş şekli ! sevgili atamın yıllar öncesinden söylediği yurtta sulh cihanda sulh sözünün ; saç barışı yatak barışı şeklinde söylenmiş şeklidir ! martin luther king ve onun fikirlerine evet destekliyorum diyebilecek kadar cesur bir insandır o ! işte bu yüzden de o aynen fikirlerine uyduğu insan gibi haince öldürülen ancak fiziki olarak ortadan kaldırılsa bile düşünceleri ve eylemleri asla insanların beyninden silinmeyecek gerçek bir dünyalıdır

25 Temmuz 2007 Çarşamba

ELLERİNE VE YÜREĞİNE SAĞLIK SEVGİLİ ZÜLFÜ LİVANELİ


Zülfü Livaneli, “Seçimler öncesi CHP’ye zarar vermemek için bildiğim birçok konuyu içime gömerek sustum” dedi.

Zülfü Livaneli’nin Vatan Gazetesinde bugün yayımlanan makalesi:


Deniz Bey, o fotoğrafı çıkarıp bakmanın zamanı geldi!

Seçimler öncesi CHP’ye zarar vermemek için bildiğim birçok konuyu içime gömerek sustum, bundan sonra da bu parti ve liderine ilişkin hiçbir şey yazmayacağım.

Çünkü bir faydası olacağına inanmıyorum.

Ama bu konudaki son yazımda size bir tanıklığımı aktarmak zorundayım.

Bunu bir borç olarak görüyorum:



***

Deniz Bey lütfen hatırlayın:

19 Aralık 2002 tarihinde karlı bir Ankara gününün akşamında Mehmet Sevigen’in evindeydik.

Ben Cumhurbaşkanı ile görüşmeden geliyordum.

Abdullah Gül Başbakandı, Tayyip Erdoğan’ın ise Meclis’e girme umudu kalmamıştı.

Cumhurbaşkanı Sezer bir gün önce, Tayyip Erdoğan’ın “milletvekili olmadan başbakan olma” önerisini reddetmişti.

Türkiye’nin kaderi o akşam o evde değişti, çünkü siz “Tayyip Erdoğan başbakan olacak!” diye tutturdunuz.

Sizi “Çok tehlikeli bir oyun bu!” diye uyaran parti dışından önemli şahsiyetlere kızdınız, “Hayır!” dediniz “İki ay dayanamaz. Göreceksiniz iki ay dayanamaz.”

Sizin bu iddianıza karşılık ben ne dedim: “Erdoğan herhangi bir kişi değil, bütün tarikatların birleşerek Erbakan’ın yerine seçtiği siyasetçi; arkasında Amerika, Avrupa desteği de var. Program Türkiye’yi ılımlı İslam cumhuriyeti yapma programı. Sizin dediğiniz gibi iki ayda gitmeyecek; tam tersine, bu odada bulunan herkesin siyasi hayatını bitirecek.”

İki ay dayanamaz iddianızı, “görüşleri gereği IMF ile anlaşma yapmaz, ekonomiyi zora sokar ve dayanamazlar.” tezine oturttunuz.

Ama bunların hepsi bahaneydi çünkü siz iki partili rejimin işinize yaradığını anlamış ve seçim sonuçlarına sevinmiştiniz. Çünkü size ana muhalefet partisi lideri olmak ve soldaki rakiplerinizi yok etmek yetiyordu. Bu iş birliğini daha sonra da sürdürdünüz.

O zaman ben sizin Tayyip Erdoğan’la seçim öncesinde Beylerbeyi’nde gizlice buluştuğunuzu ve bir anlaşma yaptığınızı bilmiyordum.

Bu gecenin tanıkları var: Önder Sav, Eşref Erdem, Mehmet Sevigen, Bülent Tanla, Yaşar Nuri Öztürk.

Belki bazıları sizden korkar ve tanıklık etmez ama bir kısmı da bu sözlerin doğru olduğunu açıklar. Yani tanıklar var. Ötekiler de söylemese bile içten içe bunun doğru olduğunu bilir. Siz de bilirsiniz.

Tartışmanın sonunda dediniz ki: “Bu gece birbirimizin fotoğrafını çektik. İki ay sonra çıkarıp bakalım. Ama rotuş yapmadan. Hangimiz haklı çıkmışız?”

Şimdi, 2007 seçimlerinin ardından o fotoğrafı cebinizden çıkarıp bakın Deniz Bey.

Ve düşünün; Meclis grubunda “Erdoğan’ı başbakan yapıyor diyorlar. Evet yapıyorum. Var mı itirazı olan!” diye bas bas bağırmanıza değdi mi?

Erdoğan’la Beylerbeyi’nde gizlice buluşmaya ve size oy veren milyonları hiçe sayarak gizli anlaşmalar yapmanıza değdi mi? (Deniz Bey, biliyorsunuz ki bu gizli buluşmanın da tanığı var.)

Başbakan olmak, elbette Erdoğan’ın demokratik hakkıdır. Ama bunun için olağanüstü çaba harcamak CHP’nin birinci görevi değildir. Üstelik dokunulmazlık kaldırılmadan.

Bir milletvekilinin mazbatasını iptal ettirip, Anayasa’yı değiştirip, grubu baskı altına alıp, Siirt seçimlerini es geçip Erdoğan’ı meclise sokmak ve dokunulmazlık zırhına kavuşturmak için verdiğiniz canhıraş çabanın yüzde birini partiniz için verseydiniz sonuç bambaşka olurdu.

Size o gün söylediğim gibi, Türkiye’nin kaderini değiştirdiniz.

Deniz Bey; sözlerimde en ufak bir çarpıtma varsa çıkıp söyleyin. “Öyle değildi. Böyle konuşmadık.” deyin.

Genel Sekreterinizin ve en yakınlarınızın tanık olduğu bu konuşmayı inkâr edin.

Ya da başınızı önünüze eğin ve tarihin hakkınızda vereceği yargıyı düşünün.

Deniz Bey; çok ağır şeyler yazdığımın farkındayım. O akşamki tartışmaya kadar bir dostluğumuz vardı, bunları yazmak istemezdim.

Ama hem duruma doğru teşhis koyamamanız, hem de aşırı derecede inatçı olma huyunuz yüzünden hepimizi tehlikeye attınız.

Tayyip Erdoğan’ın yüzde 34 oyla meclisin üçte ikisini ele geçirmesinin manivelası oldunuz.

Daha önce Refah Partisi’nin belediyeleri ele geçirmesi de sizin oyları bölmeniz sayesinde gerçekleşmişti..

Tayyip Erdoğan’ların ve yine çok yakın dostunuz olan Melih Gökçek’lerin en büyük şansı sizdiniz.

CHP’nin ise en büyük şanssızlığı oldunuz.

Bu ülkenin sola şiddetle ihtiyaç duyduğu bir dönemde, bütün uyarılarımıza rağmen partiyi sağa çekmekte, Kürtlerden, Alevilerden, solculardan ayırmakta ısrarlı oldunuz.

Erdal İnönü, Hikmet Çetin, Murat Karayalçın, Fikri Sağlar, Ercan Karakaş, Mehmet Moğultay, Seyfi Oktay, Celal Doğan ve daha birçok sosyal demokratla el ele tutuşup halkın karşısına çıkmanız gerekirken; eski MHP’lileri, eski ANAP’lıları, idamla yargılanmış sağcı militanları parti vitrinine çıkarmakta ısrar ettiniz.

Size defalarca “Bir şeyin aslı varken kopyasına kimse bakmaz!” dememize rağmen, sol politikaları değil, MHP çizgisini tercih ettiniz.

Sağcıları ve sekreterinizi Meclis’e sokarken, İsmet Paşa’nın Avrupa Konseyi’nde komisyon başkanı olma başarısını gösteren torunu Gülsün Bilgehan’ı Meclis dışında bıraktınız.

İnanın ki bunları yazarken samimi olarak üzülüyorum. Keşke haklı çıkmasaydım, keşke sizin tahminleriniz doğrulansaydı diyorum ama durum ortada.

Yazık oldu Deniz Bey, hem size, hem partinize, hem de size inanan temiz yürekli sosyal demokratlara.

Artık bundan sonra istifa etseniz de bir etmeseniz de.

Bad-el harab-ül Basra!

İNSANLAR HAKETTİKLERİ ŞEKİLDE YÖNETİLİRLER

gerçi yazının başlığı doğru doğru olmasınada kurunun yanında yaşta yanıyor işte !! gerçi sevgili AZİZ NESİN bunu yıllar önce söylediğinde çok tartışıldı belki ama ne kadar haklı olduğu delilli ispatlı ortada şimdi.türkiye nüfusunun yarısından çoğunun okur yazar olmadığını bile düşünürsek türkiyede demokrasi ne kadar uygulanır? üzerinde ciddi ciddi oturup düşünmek gerek! örümcek kafalı , bizi barbar araplara benzetmeye çalışan ,gerici zihniyetlerin başbakanımız olarak bizi ve bu ülkeyi temsil edebileceğine inanan tüm aptal oğlu aptallara ithafen ( tabii benim biraz olsun umut bağladığım ve düzeleceğine inandığım başında bulunduğu partinin temsil ettiği vizyon a yazık eden sevgili deniz baykal a )

24 Temmuz 2007 Salı

YENİDEN MERHABA


uzun zamandır hayat ile yapmış olduğum çift kale maç esnasında rakibimin en iyi savunma oyuncusu kaderin akılalmaz kırmızı kartlık çalımları karşısında bezmiş bir şekilde oradan oraya koşuşturup durmaktaydım.Ama baktım ki olmayacak baktım ki yine saha dışında birileri diğerlerinin gözünü çıkartmaya çalışıyor; demekki dedim kendi kendime suskunluğumu bozuk deli kızın türküsünü söylemenin vakti gelmiş.işte bu yüzden deee başlıyorummmm .....savulun uleennnnnnn............( cüneyt arkın ın tarihi ama tarih öncesinden kalma unutulmaz replik )

9 Temmuz 2007 Pazartesi

ACILAR DENİZİ

Ben acılar denizinde boğulmuşum

İşitmem vapur düdüklerini, martı çığlıklarını
Dalgalar her gün bir başka kıyıya atar beni
Duyarım yosunların benim için ağladıklarını
Ölüyüm çoktan, bir baksana gözlerime Gör, içindeki o kanlı cam kırıklarını

bu ne karanlık, bu ne zindan gece böyle
Bütün gemiller söndürmüş ışıklarını
Ben acılar denizi olmuşum, yaklaşma

Sularım tuzlu, sularım zehir zemberek
Baksana; herkes içime dökmüş artıklarını
bu karanlık bitse artık, bir ay doğsa

Bir deli rüzgar çıksa; alıp götürse
Yılların içimde bıraktıklarını...

Ümit Yaşar Oğuzcan

ŞEHİRLER VE İNSANLAR



merhaba sanırım bir iki gündür barışın yasını tuttuğum için olacak pek yazmak gelmedi içimden; belki yeter bu kadar diyeceksiniz ama bu yinede hayatının baharında gencecik bir insanın bu dünyadan anlamsızca gidişini açıklamayacak.Neyse yeniden bu konuya dönmeyeceğim çünkü başladımmı gözyaşlarımı tutamıyorum halen ; Bilmem sizde oldumu yada başınıza geldimi ama ben şehirleri sevdiğim insanlarla özleştirenlerdenmişim denmişim diyorum çünkü bunun bir iki gün öncesine kadar farkında değildim.Birkaç ay önce en az babam kadar sevdiğim bana şu hayatta gerek mesleki anlamda, gerekse hayatla ilgili bildiğim pek çok şeyin mimarı olabilecek birini yine anlamsızca ve aniden yitirdim.Sağlığında yaa yine beni aramamakla ve vefazsız olmakla suçluyor ve sitem ediyor diye yakındığım birinin benim için ne derecede bir öneme sahip olduğunu ne yazıkki yitirdikten sonra anladım.Geçtiğimiz haftasonu ise memleketim dediğim şehir bile onsuz bir garip göründü gözüme sanki değerini anlamını yitirmişti.Ve ben memleketim ve şehirlerin en güzeli dediğim şehirle olan bağlarımın sonuncusunuda koparttım.Şimdi kendimi hiçbir yere ait olmayan vatansız biri olarak hissediyorum.Sanırım şehirlerin insanlar hayatındaki önemi orada yaşayan sevdiklerimize bağlı işte böyle dostlar siz siz olun sevdiklerinizin hayattayken kıymetlerini bilin ! Vakti zamanında belki çok kızdığınız , yada haksız bulduğunuz konularda bile inanın gün gelip haklı çıkıyorlar.Ve yine bir tavsiye hayatta çok önemli kararlar alırken mutlaka kalbinizi değil mantığınızı dinleyin...

6 Temmuz 2007 Cuma

BARIŞ


ÖZLEYECEĞİZ


BARIŞA:


şimdi sana ne söylesek ardından nasıl ağıtlar yaksakta boşuna!! insanların yaşarken kıymetini bilmek lazım;sonra ne yazıkki elinden aniden kayıp gittiğinde, yitirdiğinde ; sevdiklerini acısı ancak o zaman vuruyor insanı !! ama sen çok erken gittin ama be !! anlamsız oldu bu kimileri her ne kadar ömrü oraya kadarmış kader bu desede ben demiyorum; yapacak daha çok şeyin vardı be güzel gözlü çocuğum çocuğum diyorum çünkü sen benim küçük oğluşumun büyük alfonzosuydun ! subarulu hızlı abisiydin ve idolüydün çocuğum diyorum çünkü bende bir anneyim ve bizi bu kadar üzen ve sarsan gidişin anneciğine nasıl tarifsiz acılar yaşattı kimbilir gidişin ? onun için olmadı be sürmeli gözlüm artık burak bile susuyor ölüm haberlerinde o henüz çok küçük ölümün ne demek olduğunu tam anlamıyor ama geri gelmeyceğinin ,gelemeyeceğinin farkında !! senin gibi birini tekrar görürmüyüz bilmem şu renkli cam fanusa benzeyen dünyada ama ben biliyorumki , sena fiziksel olarak benzeyenler olsa bile senin kişiliğinin güzelliği olmayacak onlarda ! onlar sadece yanında kızlar istanbul sokaklarında gecelik ilişkiler peşindeyken ;sen insanlara yardım için konser ,konser ,şehir, şehir gezip gırtlağını patlatırcasına şarkı söylüyordun. şimdi tek temennim allah sana tüm bunların mükafatını versin ve sen gittiğin yer her neresi ise orada çok mutlu ol ve hep gül şu saatten sonra birşey ifade edermi bilmem ama biz seni hiç unutmayacağız ve allah bana senin gibi kendide ,kişiliğide güzel bir oğul daha verir ve adı barış olur! işte bu yüzden babanında dediği gibi sana veda etmiyorum ablacım....

sevgilerimle

1 Temmuz 2007 Pazar

NE OLUR GİTME


günaydın !

aslında günaydın diye başladım ama gün aydın mı ? karamı ne yazıkki bilemiyorum.tüm haftasonumu izmiri bekleyerek geçirdim diye hayıflanırken topu, topu seyrettiğim iki diziden birinin başrol oyuncusunun ; en sevimli rockçu :-)) diyebileceğim kendiside , seside ,yüreğide çok güzel bir insanın barışımızın kaza haberi ile ne yazıkki bende ,yeğenim busede resmen yıkıldık.hani geçenlerde çok sevdiğim bir arkadaşım için yazdığım yazıdaki gibi nedense bunlar hep iyilerin başına geliyor.şimdi tüm dileğimiz aramızdan ayrılmaması ,ve o güzel gülünce içi gülen gözlerini yeniden açması ne olur ablacım başarabilirsin aç gözlerini inan tüm sevenlerin senin için dua ediyor