9 Ağustos 2007 Perşembe

nefiss

ADI ÇİRKEF AMAAA


merhaba yaklaşık iki gündür yazamıyordum.ama nihayet elim klavyeme vardı ve işte buradayıımmm :-P bugün üzerine yazma ihtiyacı duyduğum ( hatta biraz daha ileri gidip bunu kendime neredeyse bir borç bildim )konu ise rock müziğimizin sevgili yeni yetme rocçuları !!!dün akşam ben ve yakın birkaç arkadaşım izmir ozee de emre aydın ve gripin konserindeydik.hoş ilk başlarda ne işim var benim burada bunlar onsekiz yaş grubu bile değil diye hayıflandık ama sonradan düşünüyorumda eğer gitmeseydim son yıllarda dinlemekten gerçekten keyif aldığım müthiş bir grup ile tanışamayacaktım.yaşlarına baktığında insanın yahu bunlar bizim yakınlardaki lisede falanmı okuyorlar acaba diyecek kadar küçük çocukların sahnede nasılda devleştiklerini gördüm. ve gerçekten dinlemekten büyük keyif aldım.ama ne yazıkki eskilerin tabiri ile gecenin assolisti sayılan sanatçılarımız için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.rock müziğin tarihine bakıldığında rock müzik 1800 lü yıllarda kökeni blues ile atılmış bir isyanın müzikli halidir en azından bana göre yani her elektro gitarın tıngırdayışında kafa sallamak değildir.( bu sözüm hem sahnedeki hemde onları izlemeye gelen sözde rockçulara !!!)işte bu yüzden keşke tüm gece çalsalardı diye tadına doyamadığım bir kulak ziyafeti yaşattı bana bu küçük adamlar :-)) iyiki varsınız !!!
not: bilmek isteyenlere bizim küçük adamlar sürekli program yapıyorlarmız ozee de kesinlikle tavsiye olunur

4 Ağustos 2007 Cumartesi

UNUTMAK

Unutma üzerine edebiyatlar, unutma üzerine savaşlar, unutma üzerine intikamlar, hayatlar kurulmuş. Kimi zaman unutulmaktan, unutmaktan yakınmışız, kimi zaman unutamamaktan. Kimi zaman unuttuk diye suçlanmışız, kimi zaman unutamadık diye. Kimi zaman "unutacağım" diye haykırmışız, kimi zaman "unutmayacağız, unutturmayacağız" diye. Bazen unutmuş olmak zavallılık olmuş, aşağılanmış, bazen de unutamamış olmak. Doktorlara gitmişiz kimi kez "her şeyi unutuyorum" yakınmalarıyla, yine doktorlara gitmişiz "unutamıyorum" yakınmalarıyla ve her defasında hasta saymışız kendimizi. Oysa hafıza son derece fizyolojik bir işlemdir: Beynimizin bir fonksiyonu. Ne kalbimize uzanır yolu, ne de siyasi düşüncemize, kişiliğimize. Yakınıyla, uzağıyla hafıza bir beyin fonksiyonudur işte. Beyni etkileyen önemli hastalıklarda istemesek de, dirensek de kaybolabilen; sıkıldığımızda, üzüldüğümüzde tüm karşı koymamıza, direnmemize karşın işleyen bir fonksiyon. Hafıza yakın ve uzak geçmişi doğru olarak anımsayabilme yeteneğidir. Bazı hastalıklarda aşırı artma görülebilir. Bir düşünün hiçbir şeyi unutamamak, her şeyi hemen anımsamak hoş olmasa gerekir. Bazı hastalıklarda ise tamamen yitirebiliriz: Yani hiçbir şey anımsamama. Hatta kim olduğunuzu bile. Hafıza yitimi bazen geriye doğru olur ve geçmişi unutursunuz. Sanki ardınızdaki kapıyı kapatıverirsiniz. Ama hep kapının ardında ne olduğunu merak ederek. Bazen ileri doğrudur hafıza kaybı, yani eskileri anımsarsınız ama yeni öğrendiğiniz her şey hemen uçar gider belleğinizden. Kimi zaman hastalar hafızalarındaki boşlukları doldurmak için uydururlar ve uydurduklarına inanırlar. Kimi zaman hastalık hafızanızda belli yerlerde boşluklar yaratır sadece. Ve yaşlanmanın, demansın belirtilerinden biridir unutma. Geçmiş parlarken, bugün anımsanamaz bir türlü. Depresyonda olduğu gibi, dikkat eksikliğinde olduğu gibi öğrenilenler çabucak unutulabilir. Bunların tümü hastalık göstergesidir. Bazı durumlarda güzel şeylerin tadını unutmaktan yakınırız. Demli çayın, güzel havanın, yaşamanın... Oysa unutmayı yanlış kullanırız. Tatları unutmamışızdır, sadece o denli üzgün, sıkıntılı ve depresyondayız ki o tatları alamaz olmuşuzdur. Unutulmaktan korkarız çoğu kez. Habire ardımızda bizi anımsatacak, unutturmayacak bir şeyler yaratmaya, bırakmaya çalışırız. Öncelikle ailemiz, dostlarımız sonra tüm dünyanın bizi unutmamasını arzularız. Aşık Veysel gibi bir gücümüz varsa, alır sazımızı elimize "dostlar bizi hatırlasın" deriz. Ama böyle bir becerimiz yoksa içimizden sessizce diler ve çabalarız. Bir yandan birçok şeyi unutmaya çalışırken, yaşamımızdaki bir çok insanı unutmayı arzularken unutulmamaya çalışırız. Unutmak da aynı oranda korkutur bizi. İnsanları, öğrendiğimiz bilgileri, yapmamız gerekenleri unutmaktan. Unutkanlıktan yakınırız, geçirmeye çalışırız, anımsamayı başarı sayarız ve yine de unutmaya çalışırız. Hafızamızdan mucize bekleriz. İstemediklerimizi siliversin hemen ve istediklerimizin altını çizsin. En çok da biten sevdalarda ve yapılan hatalarda arzularız bunu. Oysa hatalar unutulmamalıdır. Unutulmamalıdır ki tekrarlanmasın, ders alınsın, daha doğrusu yapılsın.VE BİRDE SEVDİKLERİMİZ UNUTULMAMALIDIR İŞTE BENİM UNUTMAK İSTEMİYECEĞİM BİRİDE BARIŞ VE O ÖYLE SARHOŞ OLUP UNUTMAK İSTEYENLE İÇİN SÖYLÜYOR :-)))

ŞU BENİM MANİK DEPRESİF ATAKLARIM :-))

bugün kendimden korktuğumu farkettim ! hani ben hep sürekli yazıyorum ya ben deliyim deliyim diye işte en sonunda deliliğimin kanıtı sayilabilecek hastalığımın adını buldum ! evet ben sanırım manik depresif oldum.bazen yaşadıklarımı ; şu hayat sahnesinde yaradanın benim için yazdığı tek kişilik oyunda başrol oyuncusu olarak o kadar çok şey yaşadım ki artık ne neredeyse şizofren olmadığıma şükrediyorum.çevremin bencil , kendini düşünen , egoist insanlarla dolu olduğunu bilmek ve görmek en sonunda beni delirtti işte!nedenini bilmem ama bu güne kadar ben herkesin kırılmaması için elimden geleni yaptım.aman üzülmesin ,aman kırılmasın ,aman duyarsa incinir diye ,diye hep bana oldu olanlar!!! aman çok harcama yapmayayım dedim;bu kez bakımsız olmakla suçlandım,aman oğlumu rahat büyüteyim refah seviyemiz artsın dedim iş hayatına atıldım; ailem ile ilgilenmemekle suçlandım,aman zaten çalışan bir anneyim evde işlerle uğraşmayayım dedim;pasaklı kadın olmakla suçlandım ,birilerine artık büyü annenin arkasına saklanma dedim; ailesine hakaret etmekle suçlandım hatta suçlanmak yetmedi sen bunu hakediyorsun denilip dövüldüm!!! zaman zaman depresyona dayalı başağrılarımdan şikayet ettim ; hastalık hastası olmakla suçlandım !!! ama artık yeter !!artık deliliğimin sefasını sürmeye karar verdim.işte bu yüzden de yaşasın deliliiiikkkk

2 Ağustos 2007 Perşembe

ÇALIŞAN ANNE OLMAK


MERHABA

ASLINDA BUGÜN HEM ÇOK MUTLU HEMDE ÇOK MUTSUZUM. ŞİMDİ DİYECEKSİNİZKİ BÖYLE BİRŞEY MÜMKÜNMÜDÜR ? EVET İNSAN BENİM GİBİ DELİYSE VE ÜSTELİKTE ÇOCUĞUNA AŞIK BİR ANNE İSE MÜMKÜNDÜR.BEN 1,5 YAŞINDAN BERİ MİNİCİĞİNİ ASLINDA KENDİSİNDEN ÇOK DAHA İYİ BAKTIĞINI BİLSE BİLE ANNESİNE ZORLUKLAR İLE TESLİM ETMİŞ BİR ANNEYİM.ARTIK ALIŞTIĞIMIZI ( alıştığımızı diye çoğul konuşuyorum çünkü minik oğluşum içinde bu durum böyle )SANIYORDUK.ANCAK OĞLUŞUMUN KIRILAN KOLU BU DURUMUN HALEN İKİMİZ İÇİNDE NE KADAR ZOR OLDUĞUNU GÖSTERDİ BİZE MİNİCİĞİMİN KOLU KIRILDI EVET ! DÜNYANIN BAŞIMA YIKILDIĞINI HİSSETTİM O AN ! YÜCE TANRIM HİÇBİR ANNEYE EVLAT ACISINI TATTIRMASIN ! VE BENİM YİNE ONUN OKULA ALIŞMA SÜRECİNDE KULLANMAYI DÜŞÜNDÜĞÜM YILLIK İZNİMİN BİR KISMINI KULLANMAMA NEDEN OLDU BU DURUM.ASLINCA MİNİĞİMİN ACISINI BİR TARAFA EDERSEK ÇOK İYİ OLDU BİLE DİYEBİLİRİM.NE ZAMANDIR ANNE OĞUL BAŞBAŞA TATİL YAPMAMIŞTIK.O KADAR EĞLENDİKKİ BUGÜN ZOR AYRILDIK BİRBİRİMİZDEN.VE BEN İŞE O İSE BABAANNESİNİN KUCAĞINA GİTTİ.BİLİYORUM YAPTIĞIM HERŞEY TÜM HAYATLA ÇATIŞMAM ONA İYİ BİR GELECEK SAĞLAYABİLMEK İÇİN(hoş böyle istikrarsız bir ülkede bu nekadar sağlanabilir orası soru işareti ama ! ) ŞİMDİ İŞ YERİMDEYİM ARKADAŞLARIMI VE İŞİMİ ÇOK ÖZLEMİŞİM AMA BİR PARÇAM MİNİĞİMİN YANINDA KALDI ! KALBİM HALA ONUN YANINDA ATIYOR.VE BEN AĞLAMAMAK İÇİN ZOR TUTUYORUM KENDİMİ ! SENİ ÇOOOKK SEVİYORUM BENİM MİNİK OĞLUŞUM SEN HEP MELEKLER GİBİ BAK BANA VE SEN HEP GÜL VE TANRIMDAN DİLİYORUM Kİ HAYATIMIZDA HEP BÖYLE KISA OLSUN AYRILIKLARIMIZ .......