27 Haziran 2007 Çarşamba

CANIMM


ARKADAŞLARIMI KOYMUŞKEN BLOĞUMA ARZUŞUMU EKLEMEMEK OLMAZDI :-))

bu da arkadaşım fetiş den ....


AŞKTA YARIN YOKTUR SEVGİLİ
Aşk Bu Dünyanın Ölçüleriyle Açıklanamaz Sevgili O İlkel Bir Acıdır, Yaban Bir Ağrıdır. Gelir ve İçimizdeki O Çok Eski Bir Şeye Dokunur. Sonra Bir Perde Açılır ve Yolculuk Başlar Bu Yolculukta Artık Para, Tarifeler Beklentiler, Randevular, Taksitler, İş, Anneler ve Korkular Yoktur Aşkın Kendi Gerçekliği Vardır Sevgili. İnsan Başka Bir Işığa Teslim Olur, Daha Derinden Anlamaya Başlar, Bilgeleşir Hiç Bilmediği Sezgileriyle Buluşur Yükü Çok Ağırdır, Kendiyle Buluşmuştur Hem Dışındadır Dünyanın, Hem de Tam Ortasında. Hindistan'da Ganj Nehri'nin Yakılan Yoksun Adamın Hissettikleri de Onunladır, Yitirdikleri de... New York'ta, Bir Sokakta, Kartondan Kulübesinde Yaşayan Kadının Çıplak Yalnızlığı da Her Şey Onunladır, Ona Emanettir Sanki, Ama O, Çıldırtıcı Bir Yalnızlık İçindedir Yine de... Aşkın Kültürlü Olmakla, Bilgili Olmakla da İlgisi Yoktur Sevgili, Kanımıza Karışan İlkel Acı, O Yaban Ağrıyla Hiçbir Kitabın Yazamadığı Hakikatlere Daha Yakınızdır, İnan... Kim Demiştir Hatırlamıyorum, Aşk Varlığın Değil, Yokluğun Acısıdır Diye. Belki de Bu Yüzden İlk Gençliğimde, O Yoğun Aşık Olduğum Yıllarda, Gözüme Uyku Girmez, Dudağımda Bir Islıkla Bütün Gece Şehri, O Karanlık, O Hüzünlü Sokakları Dolaşır, İnsanları Uykularından Uyandırmak İsterdim. Uyanıp, İçimde Derin Bir Sızıyla Uyanan O Derin Sancının Acısına Ortak Olsunlar Diye... Aşk Çok Eski Bir Şeydir Sevgili Onun İçinden O Çileli Çocukluğumuz Geçer Sevdiğimiz İnsanların Çocuklukları da... Oradan Üvey Anneler, Eksik Babalar, Parasız Yatılılar Geçer Ve Sonra Aşk Bütün Bunları Alır, Daha da Eskilere Gider, Hep O İlkel Acıya, O Yaban Ağrıya... İnsan Bazen Nedensiz Yere Umutsuzluğa Kapılır Kimselere Veremez Sevgisini, Kimselere Derdini Anlatamaz, Evlere Kapanır... Bazen Denizler Kıyılar Çeker İnsanı. İnsan Bu Kapılmayı Anlayamaz, Oysa Çok Eski Bir Yerde Yaşanmasından Korkulup Vazgeçilmez Aşkların Sızısıdır Bu. Bu Sızı, Bu Yenilgi Mevsimlerle Yıllarla Devrilir Başka İnsanlara... Bir İnsanın Yaptığı Bir Hatanın Tüm İnsanlara Yayılması Gibi... İşte Şimdi Biz de Sevgili, Ya Olmadık Zamanlarda Umutsuzluğa Kapılıp, Soluğu Evlerde Alacağız, Ya da Denizler, Kıyılar Çekecek Bizi. Nasıl Biz Başkalarının Korkularını Taşıyorsak, Başkaları da Bizim Korkularımızı Taşıyacak, Yenilgimizi, Umutsuzluğumuzu... Birazdan Sabah Olacak... Para, Tarifeler, Beklentiler, Randevular, Taksitler, İş, Anneler ve Korkular Başlayacak... Bunlar Varsa Bizim İçin Geçerliyse Aşk Yoktur ve Hiç Olmamıştır Sevgili. Birbirimizi Kandırmayalım... Hadi Güne Hazırlan, Yaşadıklarımızı Unutmaya Çalış Aşk Bize Güvenip Verdiği Büyüsünü, Sırlarını, Cesaretini, Bilgeliğini ve O İlkel, O Yaban Ağrısını Geri Alacak Bunlar Olurken İçimiz Bir an Üşüyecek, Sonra Geçecek... Hadi, Oyalanma Birazdan Yarın Olacak... AŞKTA YARIN YOKTUR SEVGİLİ

CEZMİ ERSÖZ

RE: ERKEKLEERRR

bence aşağıdaki okuduğunuz yazı tamamen doğru o yüzdende bu yazıya blogumda yer verdim.Ancak uzmanların eklemeyi unuttukları birşey var! doğdukları günden itibaren onlara gerek anneciklerinin ,gerekse ülkemiz toplumunun sanki ülkenin kralıymışcasına davranılmasına o kadar alışıyor ve o kadar rahat bir şekilde yetiştiriliyorlar ki gerçek hayatla yüzleştiklerinde kendilerini dünyanın tüm yükünü sırtlanmış sanıyorlar.oysa onların durumu sadece algı yanılması bana göre işte durum bundan ibaret hıh ! uykuymuş onlar asıl doğdukları günden itibaren uyuyorlar da şimdi yeni açıyorlar gözlerini :-)))

ERKEKLEERRRRRR





Erkekler, sorundan 'uyuyarak' kaçıyor Stres ve psikolojik sorunlar kadınların önemli bölümünde uykusuzluğa neden olurken erkeklerde bunun tam tersi durum söz konusu...Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Tıp Fakültesi Nöroloji Ana Bilim Dalı bünyesinde oluşturulan Uyku Laboratuvarı Direktörü Kezban Aslan, fizyolojik bir durum olan ve yaşamın üçte birinden fazlasını kapsayan uykunun fazlasının da azının da stresin ve psikolojik sorunların habercisi olduğunu söyledi.Uyku hastalıklarının, hastanın uykusu sırasında ya da uyumak istediğinde ortaya çıkan klinik bir durum olduğunu belirten Aslan, bu hastalıkların uyku kalitesini bozarak bireyin dinlenememesi, bilincinin tazelenememesi, gündüz aktivitelerinin bozulması ve bireyin sağlıklı olduğu dönemdeki kapasite ve becerilerinin azalmasıyla seyrettiğini vurguladı. Her insanın yaşamının bir bölümünde uyku sorunlarıyla karşılaştığını ifade eden Aslan, "Bugün 80'den fazla uyku hastalığı var, ancak uykusuzluk ve aşırı uyku hali en sık görülenler arasında yer alıyor" dedi. ÖNEMLİ ETKENLERHava kirliliği, gürültü, stres ve psikolojik sorunların uyku bozukluklarında en önemli etkenlerden biri olduğuna dikkati çeken Aslan, cinsiyet faktörünün de uyku sorunlarında önemli bir belirleyici olduğunu ifade etti. Kadınların stres ya da psikolojik sorunları olduğunda daha çok uykusuzluk çektiklerini, ancak erkeklerin önemli bir bölümünün uykuyu "sorunlardan kaçış" olarak gördüklerini vurgulayan Aslan, "Normalin üzerinde uyuyan bir erkeğin psikolojik durumu irdelenmelidir" dedi. Erkeklerin, sorunlarını genelde başkalarıyla paylaşmamalarının da onların uykuyu bir kaçış yolu olarak görmelerinde etken olduğuna işaret eden Aslan, "Erkeklerde aşırı uyku hali (narkolepsi) diye tanımlanan ve gündüz aşırı uyku eğilimiyle kendini gösteren hastalıktan kaynaklanmıyorsa, sorun psikolojik kaynaklı olabilir" diye konuştu.Narkolepsinin genelde erkeklerde görülen bir uyku hastalığı olduğunu belirten Aslan, şunları kaydetti: "Gündüz aşırı uyku eğilimi nedeniyle günlük yaşamsal aktiviteyi bozar. Gece uyku kalitesi bozulmuş ve REM uykusunda patolojik değişiklikler olmuştur. Hastalığın oluşumunda genetik geçiş olduğu gösterilmiştir. Hastalık erkeklerde daha fazla görülür. Hastalık, çocukluk yaşından başlayarak 50'li yaşlara kadar ortaya çıkabilir."Narkolepsinin yaşam boyu süren ve devamlı tedavi gerektiren bir hastalık olduğuna dikkati çeken Aslan, sözlerini şöyle tamamladı: UYARICI İLAÇLAR "Tedavide santral sinir sistemini uyaran ilaçlar kullanılır. İlaç tedavisinde yan etkiler, ilaca tolerans gelişebilir. Ancak, burada dikkat edilmesi gereken konu, aşırı uyku halinin kaynağının tespitidir. Eğer, klinik bir durum söz konusu değilse bu durumda psikolojik sorun, stres, depresyon ve kişinin başkalarıyla paylaşamadığı sorunları olduğundan şüphe edilmelidir."

25 Haziran 2007 Pazartesi

BİR DOST


Saate bakmaksızın kapısını çalabileceği bir dostu olmalı insanın... "Nereden çıktın bu vakitte" dememeli, bir gece yarısı telaşla yataktan fırladığında;"Gözünün dilini" bilmeli; dinlemeli sormadan, söylemeden anlamalı...Arka bahçede varlığını sezdirmeden, mütemadiyen dikilen vefalı bir ağaç gibi köklenmeli hayatında; sen, her daim onun orada durduğunu hissetmelisin. ihtiyaç duyduğunda gidip müşfik gövdesine yaslanabilmeli, kovuklarına saklanabilmelisin.Kucaklamalı seni güvenli kolları,...dalları bitkin başına omuz, yaprakları kanayan ruhuna merhem olmalı...En mahrem sırlarını verebilmeli, en derin yaralarını açıp gösterebilmelisin; gölgesinde serinlemelisin sorgusuz sualsiz...Onca dalkavuk arasında bir tek o, sözünü eğip bükmeden söylemeli, yanlış anlaşılmayacağını bilmeli.Alkışlandığında değil sadece, asıl yuhalandığında yanında durup koluna girebilmeli.Övmeli alem içinde, baş başayken sövmeli ve sen öyle güvenmelisin ki ona, övdüğünde de sövdüğünde de bunun iyilikten olduğunu bilmelisin, "hak ettim" diyebilmelisin.Teklifsiz kefili olmalı hatalarının; günahlarının yegane şahidi...Seni senden iyi bilen, sana senden çok güvenen bir sırdaş...Gözbebekleri bulutlandığında yaklaşan fırtınayı sezebilmelisin.Ve sen ağladığında, onun gözünden gelmeli yaş...
* * *

Böyle bir dostum var benim.Pek sık görmesem de hep yanımda olduğunu bildiğim, yalansız riyasız dertleşebildiğim.Kuşağımın en iyisiydi hilafsız...Beraber okuduk, birlikte koştuk son 20 yılın amansız parkurunu...Katılasıya ağladık, doyasıya güldük yol boyu... Ekmeğimizi ve acılarımızı bölüştük. Çocuklar doğurduk, büyükler gömdük.Sonunda yara bere içinde oraya buraya savrulduk.Buluştuk geçenlerde...Bitaptı; kayan bir yıldız kadar ışıltılı, bir o kadar yorgun:"- N'apıyorsun" diye sordum."- Seyrediyorum" dedi; "çaresizce, öfkeyle, şaşkınlıkla ama sadece seyrediyorum".Seyrettiği; kuşağımızın en kötülerinin, pespayelik yarışında ipi ilk göğüsleyenlerin zirveye hak kazanmalarındaki akıl almaz gariplikti.İyiliğin ve ustalığın bu kadar eziyet gördüğü, kötülüğün ve yeteneksizliğin bunca ödüllendirildiği bir başka coğrafya var mıydı acaba?Okuldaki ideallerimizden, gençlik coşkumuzdan söz ettik bir süre; tozlu raftaki bir kitabı yıllar sonra merakla karıştırır gibi...Ülkemizin kaderini değiştirmeye azimliydik mezun olurken; lakin karanlığını boğmaya yemin ettiğimiz ülke, karanlığına boğmuştu bizi...Pazarda görsek tezgahından meyve almayacağımız adamların cenderesinde bir ömür geçirmiş, tünelden çıkış sandığımız ışığın, üstümüze gelen kamyonun farı olduğunu çok geç fark etmiştik.Velhasılı ne sevebilmiş, ne terk edebilmiştik.Krizde geçmişti bütün gençliğimiz; ve şimdi çocuklarımıza tek devredebildiğimiz, çok daha ağırlaşmış bir kriz..."- İşte" diye iç geçirdi kadim dostum, "...bunları seyrediyorum bir kenardan sessizce..."
* * *
İşte en çok da böyle zamanlarda bir dostu olmalı insanın...Yıllarca aynı ip üstünde çalışmış, cesaretle ihanet arasında gidip gelen bir salıncağın sınavında birbiriyle kaynaşmış iki trapezci gibi güvenle kenetlenmeli elleri..."Parkurun bütün zorluğuna rağmen dostluğumuzu koruyabildik, acıları birlikte göğüsleyebildik ya; yenildik sayılmayız" diyebilmeli...Issızlığın, yalnızlığın en koyulaştığı anda, küçücük bir kağıda yazdığımız kısa, ama ümitvar bir yazıyı, yüreğe benzer bir taşa bağlayıp birbirimizin camından içeri atabilmeliyiz:"Bunu da aşacağız!İmza: Bir dost!.."

22 Haziran 2007 Cuma


CANIM YANIYOR

bazen sözcüklerin yetmediği anlar vardır.Ve ne söylerseniz söyleyin o anda hissettiklerinizi ifade etmeye asla kafii değildir.Bu gün işte öyle anlardan oluşan birgün benim için çok sevdiğim ,kıymet verdiğim bir dostumun başı hakikaten dertte ve ben ne kadar çırpınsamda ona sadece kalbimin yetersiz bulduğu ,ancak dilimin söylemekten geri kalmadığı birkaç kifayetsiz teselli sözcüğünden ibaret yardımım ; ağlamaktan nefret etsemde şu an tek istediğim kimsenin beni göremediği ve duyamayacağı bir yere gidip çılgınca ağlamak ; ancak biliyorumki bununda faydası olmayacak !!! sadece şu dünya denilen tiyatro sahnesi acımasız ve adaletsiz acılı bir oyunu birkez daha sergiliyor. Ve sanırım tanrım bizim tüm sorgumuzu bu dünyada tamamlayıp ahirette rahat olmamızı sağlamaya çalışıyor.Ama keşke bu kadar çok çabalamayıp azıcık bizi rahat bıraksa !!!!

20 Haziran 2007 Çarşamba

AH NEDENİNİ BİLMEDİĞİM HÜZÜNLER


nedenini bilmiyorum ama yaklaşık 10 gündür bende bir melodram hali aldı başını gidiyor.bilmiyorum ama galiba yaşlanıyor olmamdan dolayı belki bedenen değil ama ruhen çok yaşlıyım ben ! ömrümden yaşadığım her yılıma bir on yıl sığmış gibi ! ve asıl işin kötüsü yorulduğumu hissediyorum.babam ben çocukken insanın yaşama nedeni umuttur derdi.ertesi güne hep yeni bir umutla uyanmak gerek ! ama galiba ben umutlarımı yitirdim.bu yüzdende melpomene bugünlerde daha bir yakın geliyor bana belkide hayata ve sevdiklerimin bana karşı acımasızlığına öfkem öyle bir öfkeki bu tepkim dışa vurum değil tam tersine içime kapatıyorum kendimi hemde doğru olmadığını bile bile bakalım sonu ne olacak hoş ben bu şekilde gidersem sonumun ne olacağı belli kendimi akıl hastanesinde bulunan rodin in meşhur heykeli düşünen adam ile arkadaşlık ederken bulacağım

melpomene ( hüzün perisi )


MeLpomene & Eurynomos
--------------------------------------------------------------------------------
[I]ben siyah ruganlı bir kız çocuğusen saçları , sakalları geceden karagenç bir adam..elimde mor elma şekerim,avuçlarında dudaklarını kanatan tütünün..belli ki geç açmışım gözLerimi dünyayakaLbinde güzel kadınların mahrem odaları..
*
Belleğimin kötü an'lar geçirdiği bir anıydı geçmişim. dizLerimde yaralar , düşlerimde çatlaklar , hafızam bozbulanık.. Kime dokunduysam duvar diye , erimiş sırtımı dayadığım beden.. Çocuk gözlerimin aşk olarak algıladığı imgeler , renk körlerinin yeşili kırmızıya boyamalarıymış.. Nihayetinde a$k kırmızı olmuş , kırmızı kan.. Ve acı.
*
Sen kızıl siyah,genç bir adam..kızıl, bir damla kandı erden dudaklarımda sızansiyah , gözlerindi öLümü çağrıştıran..
*
Yorgundun. Bu seferki kadın daha bir zaman almıştı hayatından. Gizillerini serpiştirtmişti sofra bezinize.. dilinden döküldükçe kelimeler , ona daha çok bağlandın.. daha çok girdi içerilerine.. O, hayatın,yoldaşın,kadının oldu.. Flütüyle peri masallarından ezgiler mırıldandı odanın çatlamış duvarlarına ; yarıklardan,ilk tür olan çiçekler açtı..
*
sek sek oynarken gölgem bana eşlik ederdisen bir ağaca dayalı, dudaklarında tütününıslıklarla baharı karşılardın ..
*öLümün altı yıldır ruhumu çalmak için kolladığı zaman gelmemişti.. ama yakındı, hissediyordum her yanlış sanımlarım gibi.. gözlerimin denize düştüğü vakit, aklıma istanbuL gelirdi.. biliyordum, bu denizin sonu istanbul.. a$kistanbul.. çocukluğumu bir kentte bırakıp,bu deniz ülkesine geldiğimde genç kimliğine bürünmüştüm. öyle olmalıydı çünkü. yine de masallardan kopamamış yanımı da valizime sıkıştırmıştım..bu nedenleydi yüreğimin harflerini türkçeye çevirip,bir şişenin içine sıkıştırıp dalgalara bırakışım.. ve ardından duanın gerçekleşmesi için on üç gözyaşımın gözlerimden intihar edip, denizin kaldırımlarına düşmesini sağlayışım..
*geL demeden geldim hep eşiğineama giremedim içeri,yüreğinin kapısında kalakaldım..
*
Beş yıldır çatlak duvarlarından çiçekler akıyor..Ama sen buna alışık değilsin. Çünkü baban bir defa kucağına alıp, alnına bırakmadı sevgi öpücüğünü.. Bu nedenle sevmezdin çiçekleri..Katıydı yüreğin.. Kadının,eşin sana fazla geldi.. O'nun saçının her bir teli , senin demir parmaklıkların oldu.. Zaman doldu.. Sırtını döndün,sızı taşıyan sol yanınla,kadının gözyaşlarıyla ağıtlar yaktı sağır kulaklarına..
*
Sen efsanevi, yiğit bir masal kahramanıbenim kibritlerim tükenmiş,pabuçlarım ıslak..bırak beni,beni bana bırak..
*
"Mektubunuz var !" diyor postacı, misineyle gözlerimi denizin derinliklerinden çekip koşuyorum yanına..
'Melpomene / Gri Deniz Ülkesi'Gönderen ; 'Eurynomos / a$kistanbul'baharın hediyesi gözLerim nemleniyor.. Kızıl ve yeşilin alası oluyor.. titreyen avuçlarım ısınıyor harflerin silüetiyle..
"Gel..Baharla geL..Umudunla geL.."
*
Hangi zincir erimezdamarlarında coşkunca akan kanın sıcaklığıyla..
*
Yüzün avuçlarımın içinde.. Karanlık sakallarının her bir telini ezberlemeye çalışıyor parmakuçlarım.. Gözlerim,gözlerinle sarmaş dolaş.. Gece gözlerin.. türkü gözLerin.. gözLerin, a$kistanbul'da bir intihar oyununun ilk perdesi..gözLerim , trajinin ilham perisi..
----------------
Ne zaman terketti , en güzel şiirleri okuyan sözlerin hafızamı, anımsamıyorum.Ne zaman tenin tenimi aforoz etti a$kistanbuL'dan , hatırlamıyorum..gitmeye meğilli olduğun belliydi..Görmekten bıkmış olduğum sırtlara,sen de eklenme diyegözLerim avuçlarımda birer sıcak bilyelerdi..Yoksa sözlerin keskindir diye,işitmeyi de ben mi engelledim baba yadigarı hançerimle ?
---------------
ben siyah elbiseli kızıl yılanların dolaştığı serin sahibibir kadın..Sen, ölümün eşiği.kaLpLerinde a$k oLan hastaLarınaintihar pazarLayanbir adam..
Lain.[/I]

19 Haziran 2007 Salı

can yücel i sevenlere

BİLMELİSİN Kİ ... Duvarda asılı diplomalar insanı insan yapmaya yetmez.
Bilmelisin ki ...
Aşk kelimesi ne kadar çok kullanılırsa, anlam yükü o kadar azalır.
Bilmelisin ki ...
Karşındakini kırmamak ve inançlarını savunmak arasında çizginin nereden geçtiğini bulmak zor.
Bilmelisin ki ...
Gerçek arkadaşlar arasına mesafe girmez. Gerçek aşkların da.
Bilmelisin ki ...
Tecrübenin kaç yaş günü partisi yaşadığınızla ilgisi yok, ne tür deneyimler yaşadığınızla var.
Bilmelisin ki ...
Aile hep insanin yanında olmuyor. Akrabanız olmayan insanlardan ilgi, sevgi ve güven öğrenebiliyorsunuz. Aile her zaman biyolojik değil.
Bilmelisin ki ...
Ne kadar yakın olursa olsunlar en iyi arkadaşlar da ara sıra üzebilir. Onları affetmek gerekir.
Bilmelisin ki ...
Bazen başkalarını affetmek yetmiyor. Bazen insanın kendisini affedebilmesi gerekiyor
Bilmelisin ki ...
Yüreğiniz ne kadar kan ağlarsa ağlasın dünya sizin için dönmesini durdurmuyor.
Bilmelisin ki ...
Şartlar ve olaylar, kim olduğumuzu etkilemiş olabilir. Ama ne olduğumuzdan kendimiz sorumluyuz.
Bilmelisin ki ...
İki kisi münakaşa ediyorsa, bu birbirlerini sevmedikleri anlamına gelmez. Etmemeleri de sevdikleri anlamına gelmez.
Bilmelisin ki ...
Her problem kendi içinde bir fırsat saklar. Ve problem, fırsatın yanında cüce kalır.
Bilmelisin ki ...
Sevgiyi çabuk kaybediyorsun, pişmanlığın uzun yıllar sürüyor.
Can Yücel
dünyada aşk diye bişii varsa şayet ( ki bana göre var ) işte en büyüğü buraaakkk canım oğlummm

DÜNYADAKİ EN BÜYÜK AŞK


eğer dünyada aşk diye bişii varsa şayet ( ki bence var ) bunların en büyüğü insanın çocuğuna karşı duyduğu aşktır.Ne anne ne baba nede sevgili en büyüüük aşk buraaaakkk

SLM :-)))

biliyorum biraz iç karartıcı oldu ilk girişim ama gerek sıcaktan ,gerekse anlaşılmaz insanlardan sıkıldığı bir anda insan blog oluşturursa böyle oluyor.

İNSANI DÜZELTMEK

Adam, bir haftanın yorgunluğundan sonra pazar sabahı kalktığında bütün haftanın yorgunluğunu çıkarmak için eline gazetesini aldı ve bütün gün miskinlik yapıp evde oturacağını düsündü. Tam bunları düşünürken oğlu koşarak geldi ve sinemaya ne zaman gideceklerini sordu. Baba oğluna söz vermişti bu hafta sonu sinemaya götürecekti ama hiç dışarıya çıkmak istemediğinden bir bahane uydurması gerekiyordu.
Sonra gazetenin promosyon olarak dağıttığı dünya haritası gözüne ilişti. Önce dünya haritasını küçük parçalara ayırdı ve oğluna eğer bu haritayı düzeltebilirsen seni sinemaya götüreceğim dedi. Sonra düsündü; oh be kurtuldum en iyi coğrafya profesörünü bile getirsen bu haritayı akşama kadar düzeltemez.
Aradan on dakika geçtikten sonra oğlu babasının yanına koşarak geldi ve baba haritayı düzelttim, artık sinemaya gidebiliriz dedi. Adam önce inanamadı ve görmek istedi. Gördüğünde de hayretler içinde kaldı ve bunu nasıl yaptığını sordu.
Çocuk şöyle cevap verdi :
- Bana verdiğin haritanın arkasında bir insan vardı. İNSANI DÜZELTTİĞİM ZAMAN DÜNYA KENDİLİĞİNDEN DÜZELMİŞTİ.